
Zorbalara her şey müstahak… Tiranlara ölüm!
İzlemesi neden bu kadar zor?
Çünkü yardım etmek için bir şey yapmadığın şiddetin ortağı oluyorsun.
“Hocam, babam gözümü morarttığında okul tuvaletinde çok ağladım ben. Artık o kadar dövmüyor. Arkadaşlarımın aileleriyle ilişkileri nasıl bu kadar kolay, ben neden bu kadar zorlanıyorum diye üzülüyordum. Artık üzülmekten vazgeçtim. Belki de onu çok kızdırmıştım. O ara antidepresan almayı da bırakmıştı.”
On yedi yaşında bir oğlan çocuğunun bir solukta beni babasının şiddetinin şahidi yaptığı bu konuşmadan koşarak kaçmak istedim. Ne yazık ki artık duymuştum. Öncelikle bu yaştaki bir çocuğun gözünü morartacak bir şiddeti normalleştirmesine engel olacak, sonra da onu kurtulmaya istekli hale getirecektim. Dinleyerek başlamıştım. Yapabileceklerimin sınırlarını bilerek, kimsenin kurtarıcılığına soyunmadan ama pozisyonumu alarak. Artık şahittim.
Eşlerini ve çocuklarını kendi mülkleri gibi gören adamlar, vatandaşlarını kendi mülkleri gibi gören iktidarlar, “kol kırılır yen içinde kalır” ezberleri… Şiddeti benimseyen, yöntem olarak kullanan, meşrulaştıran, yeniden üreten toplumlar. Şiddeti efendileri için üreten emir kulları. Otorite tapınıcıları. Milgram deneyi denekleri.
Şiddetin gölgesinde tanıklık
Geçtiğimiz aylarda kızım benimle yatmak istedi. Sarılıp yüzünü koluma gömerek ağladı. Ayrıldığım babalarının bir saat boyunca abisine yaptığı psikolojik zorbalığın tanığı olmuştu. Abisi için bir şey yapamamanın suçluluk duygusuyla bana “Anne, abime sarılır mısın?” dedi. O an sanki çocuklarımı terk etmişim gibi hissettim. Onlar bunları yaşarken ben buna nasıl engel olamamıştım? Şiddeti üreten, ne ürettiğini bilmiyor. Her şeyi herkesin iyiliği için yaptığına inanıyor. Kullandığı yöntemi meşrulaştıran, yaptığını kendine rasyonalize eden o zehirli aklı, sezgiden ve duygudan yoksun çarpık zihni göremiyor. Konuştuk, dinledim. Yıllarca iletişim kurmadığım bir adama “Bu çocuk konuşamayacak hale getiren bir hücumu hak etmiyor, onu böyle ezemezsin” yazmak zorunda kaldım. Artık desteklemekten başka ne yapabilirdim? İradesini ezmemek için elimden geleni yapmış, isyana da teşvik etmiştim. Talimatlara uymaya, kuralları sorgulamadan uyumlanmaya, kimseyle ters düşmemeye gayret ediyordu. Kardeşinin karakteri farklıydı. Saçma bulduğu kuralları benimsemiyor, isyanın kıyısında hazır kıta dikiliyordu. İkimizin de hayranlığını kazandı. Ama o bile, sevdiğini daha güçlü birinin elinden kurtaramamanın acısıyla kıvranıyordu.
Zamanla öfkenin yalnızca sofrada şiddeti üretene değil, ona şahit olup susanlara da aynı oranda hissedildiğini öğrendim. Belki öfkelenen kişi bile bunun farkında değil. Ama şahitlik, ciddi bir paydaşlığı ve sorumluluğu beraberinde getiriyor.
Dünyadaki zorbalığa karşı
Şimdilerde yaşadığımız suçluluk hissinin kaynağı da benzer. Dünyada müthiş bir zorbalığın ve soykırımın tanığıyız. Bu tanıklık ve eylemsizlik bizi zehirliyor. Önce kendimize, sonra insanlığa ve adalete olan inancımızı zayıflatıyor. Dünya ile bağımızı besleyecek bir frekans yakalamamız gerek. Koro yaratmak için aynı sesleri çıkaran birçok insana ihtiyaç var. Söylemeyenler de söyler hale gelene kadar.
İtaat, insanlığa hizmet etmiyorsa zorbalıktır.
Sic semper tyrannis!*
*Tiranlara her şey müstahak
[email protected]
Fotoğraf: DHA
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN