
2025-2027 yıllarını kapsayacak olan MESS grup toplu iş sözleşmesinin ilk oturum toplantısı 13 Ekim Pazartesi günü gerçekleşti. MESS sürecinde, tıpkı kamu işçileri ve kamu emekçilerinin toplu iş sözleşmeleri sürecinde olduğu gibi, kadın işçilerin özgün taleplerinin de görünmezliği dikkat çekiyor. Üstelik bu görünmezlik, geçtiğimiz yıllara kıyasla daha da artmış durumda. Toplu iş sözleşmeleri artık sosyal haklar ve temel haklar tartışmalarından giderek uzaklaşıyor; ülkenin ağır geçim koşulları içinde yalnızca ücret ve ikramiye pazarlığına sıkışılıyor. Metal iş kolunda kadınlar açısından son iki buçuk yılda ortaya çıkan tablo ve bunun sözleşme taslaklarına yansımaları iktidarın mali programları doğrultusunda kimi önemli işaretler veriyor.
İki temel nokta üzerinde duralım yazıda.
Birincisi, Aile Bakanlığı ve çeşitli bakanlıklar, yıllardır mali programların ucuz iş gücü ihtiyacı doğrultusunda kadınların güvencesiz istihdamı için projeler ortaya serdi. Toplum yararına proje, iş gücü uyum programı, iş-pozitif programı bunlara örnekler. Örneğin iş-pozitifte patronlara kadın işçi istihdamı için teşvik veriliyordu. İŞKUR üzerinden kadın işçiler istihdam edilirken 6 ila 9 ay süreyle patron işçileri işte tutuyordu, daha sonrası nasip kısmet… İş-pozitifte başlangıçta işe alım yapılan alan sanayi ve metali de kapsıyordu.
Yüz binler olmasa da binlerce kadın işçinin 2023-2024 yılları arasında MESS kapsamına giren veya girmeyen metal iş yerlerinde çalıştığını SGK verilerinden görebiliyoruz. 2025 yılında ilkbahara doğru ise metalde kadın işçisi azaldı, hizmet sektörüne alım çoğaldı. 2024 yılında başlayan iş-pozitif verileri de tam buna denk düşecek verileri yayımlıyor. Yani iş pozitifin sermayenin ihtiyaçları doğrultusunda ucuz ve güvencesiz kadın işçi alımını devlet tarafından garanti altına aldığını desek isabet olur.
Ancak toplu iş sözleşmeleri başlamadan hemen bir yıl önce metaldeki bu güvencesiz çalışma projesinin başlaması bugünü de etkiledi. MESS kapsamındaki fabrikalarda çalışan işçiler çok açık konuşuyor: Özellikle kadın işçiler açısından işe alımda ortalama yaş 30’u, bilemedin 35’i geçmiyor. Bu da genç, yeni ve kıdemsiz işçi kadrosunun istihdam edildiği anlamına geliyor. Öte yandan metalde işten çıkarmalar devam ederken kadınlar elbet ilk halka olabiliyor ancak esas mesele kıdem! Yani kıdemli erkek işçi ve kıdemli kadın işçi arasında kadın işçi işten çıkarılıyor. Ama kıdemli ve yeni işçi karşılaştırmasında kıdemli olan çıkartılıyor.
Konuştuğumuz metal işçisi kadınların somut tespitleri de bu çerçeveye dayanak oluyor. Örneğin sohbet ettiğimiz, 11 yıl sonra işten atılan metal işçisi kadın, bugün iş yerlerinde hiç çekinmeden, “Yılın ve kıdemin artıyor seni işten çıkarıyoruz” denildiğini söylüyor. Bu söylemin yaygınlaşması ise MESS öncesi ortalama ücretleri düşürmek açısından önemli bir yere oturuyor. İş-pozitif ve iktidarın “kadınlara istihdam” diye bahsettiği şey, bütün güvencesizlik ve düşük ücretin yanı sıra ortalama ücretleri düşürmek için yapılmış hamlelerden biri olarak ortaya çıkıyor.
İkinci temel nokta ise tüm bu ilerlemenin içinde kadın işçilerinin görünmezliğinin derinleşmesi. “Metalde pek kadın işçi yok” denilse de burası yüz binlerce kadın işçinin çalıştığı bir sektör. Çalışma koşullarının gittikçe daha da kötüleşirken ve işçilerin sırtında işsizlik sopası sallandırılırken; geçtiğimiz yıllarda konuşabildiğimiz kadın işçilerle “regl izni” gibi özgün taleplere karşı şimdi alaycı bir yaklaşımla karşı karşıya kalabiliyoruz. Örneğin metal gibi ağır bir iş kolunda 10 saat ayakta çalışan kadın işçiler için regl izninin hayati bir önemi var. Ancak bugün işçiler tuvalete bile gidemediklerini söylüyorlar: “Ya Allah aşkına tuvalete bile gidemiyoruz ne regl izni” diyorlar.
Keza kadınların talepleri taslaklara bile yeteri kadar yansımıyor. Taslaklar kadın işçilerle özgün talep ve ihtiyaçlarını gözetecek şekilde oluşturulmuyor. Birleşik Metal Sendikasının sözleşme taslağında kreş talebinden, şiddetin önlenmesine kadınları kapsayan farklı maddeler yer alıyor, diğer sendikalarda da ya zayıf ya hiç yer almıyor. Örneğin “Kadınları şiddetten koruyan mekanizmalar oluşsun” gibi talepler olabildiğince genel, bu birimlerin denetim mi, karar merci mi olacağı bile incelikle ele alınmıyor.
Kadın işçilerin talepleri genel bilindik hatlarıyla kimi sendikalar tarafından dile getirilse de bütününe baktığımızda denizde kum misali. Taslak için işçilerin fikri anketvari, şıkları belli olan bir biçimde alınıyorken, kadın işçilere parantez bile zar zor açılıyor. Bu döngünün kendisi kadın işçileri sadece ücret odaklı, hatta “Aaman işimden olmayayım da” söylemine kadar getirmiş durumda. Şimşek programının dayattığı, aile yılının pekiştirdiği ve kadın işçinin emeğinin gittikçe değersizleştiği, taleplerinin görünmezleştiği bu memleket tablosunda MESS görüşmeleri devam ederken kadın işçilerin üzerine çekilmiş bulutu aralamak da kadın işçilerin mücadelesine bağlı.
Fotoğraf: DHA
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN