İktidar nafaka hakkını yine hedefe aldı
Kadınların medeni hakları arka arkaya hedefe konarken basına sızdırılan ‘nafaka düzenlemesi’ kadınları şiddet ve yoksulluk politikalarına hapseden sarmala bir tuğla daha koyuyor.

Başta 11. yargı paketi olmak üzere kadınların medeni haklarına dönük saldırılara bir yenisi ekleniyor. Türkiye gazetesinin duyurduğu yasa değişikliği taslağına göre hapisteyken ödenmeyen nafaka için ceza uygulanmayacak ve ödenmeyen nafakalar sebebiyle uygulanan tazyik hapsine üst sınır getirilecek, bir yılı aşamayacak. Taslakta ayrıca çok kez hedef gösterilen ‘süresiz nafaka’ uygulamasının kaldırılması, aile ara buluculuğunun hukuk mevzuatına girmesi öngörülüyor.

2025-2029 yıllarını kapsayan yargı reformu stratejisinde de kadınların nafaka hakkı hedef alınmıştı. Daha önce yoksulluk nafakası için sızdırılan taslaklarda nafakanın ‘evlilik süresiyle orantılı’ verileceği ifade edilmişti.

‘Nafaka ödememek yaptırımsız kalacak’

İstanbul Barosu Yönetim Kurulu Üyesi ve İstanbul Barosu Kadın Hakları Merkezi Koordinatörü Avukat Yelda Koçak, nafaka ve aile hukukunda ara buluculuğu içerdiği iddia edilen yeni kanun paketine ilişkin gazetemize değerlendirmelerde bulundu. Bu düzenlemenin bir cezasızlık politikası olduğunu söyleyen Av. Koçak, “Kadına yönelik şiddetin, kadın cinayetlerinin artmasının en belirgin sebeplerinden biri cezasızlık politikalarıydı. Bu şekilde failler üçer beşer cinayet işleyebiliyorlar ve kadına yönelik şiddeti sistematik hale getirebiliyorlar. Şimdi aynı şeyi nafakanın ödenmemesinde de göreceğiz. Aslında senelerdir hedeflediklerini hukukun arkasından dolanarak gasbetmeye çalışıyorlar. İktidar, nafaka ödememeyi yaptırımsız bırakmaya çalışıyor” dedi.

Medeni Kanun'a saldırı

İddia edilen kanun paketinde aile hukukunda ara buluculuğun da yer alacağı söylenirken Av. Koçak bu düzenlemeye kesinlikle meyledilmemesi gerektiğini vurguladı. Aile hukukunda ara buluculuğun kadınların aleyhine sonuçlanacağını ifade eden Av. Koçak, “Şiddetin, toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin bu kadar yoğun olduğu, çok hukukluluğa ön açıcı söylemlerin Diyanet tarafından dile getirildiği bir ülkede aile ara buluculuğunu getirmek, Medeni Kanun’u ortadan kaldırmaktır” dedi.

Yargı paketi olarak adlandırılan kanun tekliflerinin asılda torba kanunlar olduğunu ifade eden Av. Koçak, Medeni Kanun, Türk Ceza Kanunu gibi temel kanunlarda yer alan hukuk düzenlemelerinin torba kanunlarla yeniden düzenlenmesinin bir hukuk garabeti olduğunu ve buna karşı çıkılması gerektiğini vurguladı. “11. yargı paketi taslağı olduğu iddia edilen bir metin ortalıkta dolaşırken bir tane daha çıkıyor. Bu düzenlemeler ise Medeni Kanun’u hedef alıyor” diyen Av. Koçak, bu usulün “kaptıkaçtı” şeklinde sürdürüldüğünü belirtti.

Nafaka kağıt üzerinde kalıyor
Türkiye’de boşanan kadınların ancak yüzde 30 ila 40’ının nafaka aldığı tahmin ediliyor. Nafaka miktarları genelde çok düşük belirleniyor ve pek çok mahkeme nafaka ödenmesi kararı verse bile kadınlar nafaka alamıyor. Kadın Dayanışma Vakfının 2024’te hazırladığı rapora göre incelenen boşanma dosyalarında işsiz kadınların oranı yüzde 48 iken erkeklerde bu oran yüzde 9. Herhangi bir geliri olmayan erkeklerin oranı sadece yüzde 7, kadınların yüzde 47’si herhangi bir gelire sahip değil. Erkeklerin yüzde 80’i asgari ücret ve üzeri ücrete çalışırken bu oran kadınlarda yüzde 46. Ayrıca kadınlar içinde işsiz olanların sayısı 2019’daki rapora göre yaklaşık üç kat fazla. Nafaka taleplerinin yüzde 62’si kadınlar için tedbir nafakası, yüzde 67’si yoksulluk nafakası. Nafaka talepleri, ağırlıklı olarak çocukların ihtiyaçları için. İncelenen dosyaların yüzde 48.72’sinde nafaka miktarı 501-1500 TL arasında ve ortalaması 997 TL. Tüm aralıklar için verilen yoksulluk nafakasının ortalaması da 1179 TL. Yine rapora göre kadınların yüzde 44’üne nafaka tahsil edilmesine rağmen ödemeleri yapılmadı. Rapora göre kadınların hükmedilen nafakaları tahsil edememesinin nedeni büyük oranda şiddet tehdidi.

Ekim’de en az 22 kadın öldürüldü
Bianet’in haber sitelerinden ve ajanslardan derlediği verilere göre, ekim ayında en az 22 kadın ve üç çocuk erkekler tarafından öldürüldü. Ekimde en az 79 kadın şiddete maruz kaldı en az 14 çocuk istismara maruz kaldı. 14 kadın taciz edildi.
Ekimde en az 35 kadın ve iki çocuk “şüpheli” şekilde yaşamını yitirdi. Ekim ayında gerçekleşen kadın cinayetlerinin yüzde 96’sında kadınlar beraber oldukları erkekler ya da akrabaları tarafından katledildi. Böylece 2025’in ilk on ayında 246 kadın öldürüldü, 178 kadın tacize maruz kaldı, 183 çocuk istismar edildi, 640 kadına şiddet uygulandı, 10 kadın cinsel saldırıya maruz kaldı. 382 kadının ölümü basına “şüpheli” olarak yansırken, en az 54 çocuğu çocuk öldürüldü.
Aile Vakfından nefret dolu rapor

11. yargı paketi, Medeni Kanun’un hedefe konması gibi kadın ve LGBTİ haklarına saldıran pek çok gündem sürerken İstanbul Aile Vakfı, LGBTİ’leri ‘terörle’ ilişkilendiren bir rapor hazırladı. ‘Küresel terör’, ‘LGBTİ lobisi’ gibi kriminalize edici söylemlerle dolu raporda milyonlarca yurttaş ‘milli beka sorunu’ olarak nitelendirildi. Raporu hazırlayan İstanbul Aile Vakfının iktidarla son derece sıkı bağlara sahip olması, hazırlanan raporun nefret söylemlerini kurumsallaştırarak artırma endişesi de doğuruyor.

‘Sahte iç düşman yaratma çabası’

Raporu ve arka arkaya pek çok temel hakkı hedef alan söylemleri, editörümüz Elif Turgut değerlendirdi. Raporda LGBTİ’lerin, iktidarın aile politikalarına karşı çıkan “Makbul olmayan” kadınların “tehdit unsuru” olarak görüldüğünü ifade eden Turgut, “İktidarın zaman içerisinde LGBTİ’lerin varoluşunu, doğum oranlarının artırılması için ‘ailenin güçlendirilmesini’ bir milli güvenlik, milli beka sorunu olarak ortaya koyan ivmelenerek artan söylemlerinin sonucu. Artan yoksulluk, antidemokratik uygulamalar, enflasyon, ücret baskılanması karşısında birlikte ezilen ve öfke biriktiren halkı daha da baskılama, birlikte mücadele edemez hale getirme, toplumsal muhalefeti bölmek için iktidarın uzun süredir inşa ettiği sahte ‘iç düşman’ stratejisinin pek de yeni olmayan bir tezahürü diyebiliriz” dedi.

11. yargı paketinin ve “aile yılı” politikalarının aynı amaca hizmet ettiğinin altını çizen Turgut, “Kadınların güvenceli iş talebi, esnek çalışmaya karşı çıkması, boşanma süreçlerinde ara buluculuğa itiraz etmesi, kaç çocuk sahibi olduğu ya da olmadığı, kürtaj hakkının suç olarak görülmesinin zeminini hazırlıyor” ifadelerini kullandı.

Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş’ın nüfusa ilişkin söylemlerini hatırlatan Turgut, şöyle konuştu: “Kadınların medeni haklarına dönük bütünlüklü bir saldırı hazırlığı sürekli gündemde, adalet bakanı kadına şiddetin önlenmesi üzerine konuşmak yerine kadınların medeni haklarının nasıl gasbedileceğinden sürekli bahsediyor: Boşanmalarda ara buluculuk, nafaka hakkının gasbı, miras hakkı... Bunların hepsi kadınlara daha çok şiddet, yoksulluk, bağımlılık olarak geri dönecek uygulamalar. Hep gerekçe de ‘Ailenin güçlendirilmesi.’ O yüzden ne bu raporu ne iktidar yetkililerinin açıklamalarını, ne sermayenin ihtiyaçlarını ne ekonomik programı ne yargı paketlerini ne de böylesi raporları birbirinden bağımsız ele alabiliriz.”

“Milli beka” ve “aile değerleri” söylemlerinin artan baskı politikalarının bir aracı haline geldiğine dikkat çeken Turgut, “O yüzden birbiriyle kopmaz bağı olan tüm bu saldırılara sadece hedefine net olarak aldığı kesimler değil aslında saldırının gerçekten hedefinde olan bütün işçi emekçiler olarak karşı çıkılması elzem bir yerde duruyor” dedi. 

Fotoğraf: Evrensel

İlgili haberler
Toplumsal tahakkümün yeni evresi: 11. Yargı Paketi

‘Ekmek için, barış için, özgürlük için, yaşam için verilen ayrı ayrı mücadeleleri birleştiren bir cephe kurmazsak, hiçbir dehşet verici yasayı durduramayız.’

Nafaka hakkına sınırlama: Neden, Nasıl?

Hükümet ‘Ömür Boyu Nafaka Zulmüne Son’ kampanyacılarıyla ortaklaşa yeni bir düzenleme hazırlığında. Nafaka hakkının sınırlandırılmasına ilişkin sundukları ‘gerekçeler’ gerçek mi peki?


Editörden