Emek Partisi Genel Başkan Yardımcısı Arzu Erkan, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın 2026 bütçe teklifi görüşmeleri Mecliste sürerken Bakanlık bütçesinin kadınlar açısından sonuçlarına ilişkin açıklama yaptı. Açıklamada 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Uluslararası Mücadele ve Dayanışma Günü’nde sokakta olmak için de çağrı yapıldı.
Açıklamada şu ifadeler yer aldı:
“Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının 2026 bütçe teklifi Plan ve Bütçe Komisyonu’nda görüşülüyor. Bu bütçe, bir ‘sosyal koruma’ bütçesi değil, sermayenin ihtiyaçlarına göre toplumu dizayn etme, ucuz ve güvencesiz işgücü yaratma ve kamusal hizmetleri sistematik olarak tasfiye etme bütçesidir.
‘Kadının güçlendirilmesi’ programı adı altında pazarlanan, patronlara teşvik ve ucuz emektir. On binlerce kadının ‘işbaşı eğitimi’ adı altında patronlara ucuz, güvencesiz ve sendikasız işgücü olarak sunulması hedefleniyor. Bu, 12. Kalkınma Planı'ndaki esnek çalışma ve sömürüyü derinleştirme hedeflerinin doğrudan bir parçası.
İktidarın kadınlara esnek ve güvencesiz çalışmayı dayatmasının kadınların yaşamlarına nasıl sirayet ettiğini Dilovası’nda yaşanan katliamda gördük. Üç kız çocuğu ve üç kadının hayatını kaybettiği iş cinayeti, göz göre göre gerçekleşti. İktidar tam da böyle bir felaketler zincirini, güvencesizliği, yoksulluğu sermaye ile birlikte örgütlüyor.
Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının 2026 bütçe taslağı, sosyal devletin son kırıntılarının da yok edildiğini gösteriyor. 2023 orta vadeli programında (OVP) işçi ve emekçi ailelere dayatılan daha fazla sömürü, tasarruf tedbirleri adı altında kamusal hizmetlerde yapılan hak gaspları bugün Aile Bakanlığı bütçe taslağında da önümüze çıkıyor. Kamusal bir hak olan hizmetler kısıtlandıkça iktidar öne çıkardığı sosyal yardımlarla, senelerdir uyguladığı ‘yoksulluk ve kendine muhtaç bırakma’ taktiğini güçlendiriyor.
Milyonlarca hanenin elektrik desteği; eşi vefat etmiş kadınlara, öksüz/yetim çocuklara yapılan yardımlar, GSS prim destekleri ve engelli aylıklarının azaltılması da ‘aile yılı’ ilan eden iktidarın Bakanlığının planlarının başında geliyor.
Bu iki yüzlülüktür! Bu, yoksulluğu bir tehdit ve terbiye aracı olarak kullanmaktır. Sermaye iktidarı, bir yandan işçi ve emekçileri sefalete sürüklüyor, diğer yandan emekçileri envaiçeşit araçla patronların dayattığı sömürü koşullarına; esnek, güvencesiz, düşük ücretli işlere mecbur bırakıyor.
Bütün süreç şiddeti katbekat arttırıyor. Kadına yönelik şiddet ve kadın cinayetleri vahşileşerek artarken Aile Bakanlığının uygulamaları ‘farkındalık eğitimi’ ile sınırlı kalıyor. Bakanlığın 2026 hedefi sadece bir tane yeni sığınmaevi açmak! Bu, kadına yönelik şiddetle mücadelede devletin sorumluluğundan fiilen çekilmesi, kadınları şiddet gördükleri evlere, ailelere geri dönmeye zorlaması demek. Aile Bakanlığı da geleneksel ‘aileyi’ bir propaganda aracı olarak kullanıyor, işçi ailelerinde yaşanan sefalet ve şiddeti perdelemeye çabalıyor. Bakanlık bütçesinde ‘ailenin korunması’ için ayrılan pay, ‘kadının güçlendirilmesi’ için ayrılan payın üç katı. Bu, iktidarın ideolojik tercihini net bir şekilde ortaya koyuyor.
Öncelik, kadının korunması ve güçlenmesi değil; şiddetin ve eşitsizliğin kol gezdiği bir aile yapısının korunması.
İktidar tüm bunlarla uyumlu bir biçimde işçi ve emekçi kadınların medeni haklarına saldırıyı sürdürüyor; yargı paketleriyle kadınları nefes alamayacakları bir düzenin içine hapsetmeyi planlıyor. Bugün iktidar sermaye ile el ele ördüğü yoksulluğu ve şiddeti kurumsallaştırmaya, faşizmin inşasını dört bir koldan hızlandırarak sermaye iktidarının en vahşi biçimini inşa etmek istiyor.
‘Aile on yılı’ ile sermayenin çıkarlarını koruyan politikalarını halka dayatmak isteyen iktidarın Aile Bakanlığının bütçesi işçi ve emekçi kadınların ve halkın bütçesi değil; patronların ve onların iktidarının işçi ve emekçi ailelere, kadınlara dayattığı karanlığın belgelenmiş halidir.
Kadınlara günlük 51 kuruşu reva gören, yaşlıları ve engellileri yok sayan, çocukları yoksulluğa ve suça mahkum eden bu düzene karşı tek çıkış yolu var: İnsanca yaşam, güvenceli iş, eşit işe eşit ücret, parasız, nitelikli ve yaygın kamusal hizmetler (kreş, sığınmaevi, huzurevi) ve kadına yönelik şiddetin son bulması için örgütlenmek! Tüm bu taleplerimiz için 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Uluslararası Mücadele ve Dayanışma Günü’nde iş yerlerimizde, kampüslerde, alanlarda buluşalım!
Şiddetsiz bir yaşam için kadınların tek güvencesi, mücadelesi!”
İlgili haberler
2026 bütçesinde kadının güçlendirilmesine bir kadın için günde 51 kuruş ayrıldı
2026 bütçesinde “kadının güçlendirilmesi” için ayrılan pay toplam bütçenin yalnızca yüzde 0,04’ü oldu. Ailenin korunmasına ayrılan kaynak ise kadının güçlendirilmesine ayrılan bütçeyi yine üçe katladı
Aile Bakanlığının 2026 bütçesinin gösterdiği: Kadına şiddet görmezden geliniyor
İktidar kadınların ihtiyacı için değil, kendi hedefleri için bütçe düzenlemesi yapıyor. Aile Bakanlığının 2026 bütçesi de bu durumun bir göstergesi.
‘Tuğba iki sene önce işe başladı, o zaman 14-15 yaşlarındaydı’
Hayatını kaybeden 17 yaşındaki Tuğba’nın abisi Gökhan Taşdemir: 'Tuğba da katkı olsun diye gitmişti işe. Okulu dokuzuncu sınıfta bırakmıştı, sonra açıktan okuyacağını söylüyordu.'
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN

























