İşe iade ve sendikal hakları için Gaziemir Ege Serbest Bölge’de 286 gündür direnen DIGEL Tekstil işçisi kadınlar ile kadınların yaşadığı sorunları ve 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü’nü konuştuk. Direniş çadırında sohbet ettiğimiz Rümeysa ve Mine hem fabrikadaki mücadelelerini hem de kadınların yaşamın her alanında verdikleri direnişi anlattı. Rümeysa ve Mine, kadınların yaşam hakkını elinden alan bu düzene karşı bütün kadınların alanlarda olması gerektiğini vurguladı.
‘300 gündür tacizi ve şiddeti anlatıyoruz ama sistem erkeği cezalandırmıyor’
Rümeysa söze, “Sendikal mücadele dendiğinde herkesin aklına ücret geliyor ama biz içeride kadınlara yönelik tacize karşı da mücadele ettik” diyerek başladı. Fabrikada kadın işçilerin yaşadığı mobbing ve taciz olaylarını yaklaşık 300 gündür anlattıklarını söyleyen Rümeysa, “Ama ülkemizde sistem erkeği cezalandırmıyor. Kadınların yaşadığı mobbing, taciz, psikolojik şiddet artık dayanılmaz boyutlarda. Bir arkadaşımıza ‘fingirdiyor’ dediler, başka bir arkadaşımız şortla geldiği için ‘teşhirci’ dediler. Biz bir adım attık. Umarım diğer fabrikalardaki kadın işçilere de örnek olabilmişizdir ve yalnız olmadıklarını hissetmişlerdir. Çünkü biz burada yalnız değiliz” dedi.
‘Sendikalı olmasaydık fabrikadaki tacizi, baskıyı anlatamazdık’
Sendikanın önemine dikkat çeken Rümeysa, “DIGEL Tekstil olarak büyük bir adım attık. Kadınların fabrikalarda yaşadığı sorunları anlatmaya çalıştık. TEKSİF’in çatısı altında örgütlenmeseydik belki buna cesaret edemezdik” dedi. Çoğu fabrikada kadın işçilerin benzer şekilde mobbing ve tacize mazur kaldığını ancak örgütlü birliktelik olmadığını bunu dile getiremediğini anlatan Rümeysa, “Arkanda birilerinin durduğunu bildiğin zaman yaşanan şeyleri daha rahat konuşabiliyorsun. İçeride yaşanan ayrımcılıklarla ilgili yöneticimle konuştuğumda bana ‘Sen kendi işine bak’ dedi. Ama mücadele ettiğimizde bu sorun önemsendi. İşçilerin hepsi sendikalı olmalı çünkü kadınlar tek başına bu sorunları söylemeye çekiniyor. Sorunlarımıza karşı kadınlar ve erkekler omuz omuza mücadele etmeli” ifadelerini kullandı.
‘Yaptırım olmadığı için şiddet artıyor’
Kadına yönelik şiddette cezaların yetersiz olduğunu dile getiren Rümeysa, “Biz işimizi kaybetmemek için sustuk. Bu da ülkedeki politikalardan dolayı. Bizim ülkemizde erkek bir kadına şiddet uyguladığında bir yaptırımı olmadığı gibi fabrikalarda da bir cezası olmuyor. Bir yaptırımı olmadığı için şiddet git gide artıyor, erkekler ceza almayacaklarını bildiği için daha rahat davranıyor. Bu yüzden 25 Kasım, 8 Mart kadınlar için çok önemli günler. Ama sadece bu iki günde değil her gün taleplerimizi haykırmamız gerekiyor” diye konuştu.
‘Erkeklerle aynı işi yapıyoruz ama daha az maaş alıyoruz’
Kadınlara yönelik ayrımcılığın çocuklukta başladığını belirten Mine şunları söyledi; “Çocukken hava karardıktan sonra dışarı çıkmazdık ya da eve girerdik ama erkek çocukları sokakta oyun oynamaya devam ederdi. ‘Neden?’ diye sorduğumuzda ise ‘onlar erkek’ cevabını alırdık. Aslında çocukluğumuzdan itibaren bir şeyleri sorguluyoruz. Ama bunu hayata ufak ufak geçirebiliyoruz. İşe girince de aynı şeyle karşılaştık; erkekler bizden fazla kazanıyor, yöneticilerin çoğu erkek. Aynı işi yapıyoruz ama ‘onlar ev geçindiriyor’ diye daha çok alıyorlar. Ben bekar bir kadınım. İlk itirazımı ‘evimi bu parayla geçindiremiyorum’ diyerek yaptım. Bize ‘erkeğin yaptığı iş zor’ diyorlar o işi biz de yapabiliyoruz. Çok baskı yaptığım için gün sonunda erkek arkadaşım ile aynı maaşı almıştım ama bu işin peşini asla bırakmamak gerekiyor.”
‘Kadınlar her alanda mücadele etmeli’
Kadınların her alanda mücadele etmesi gerektiğini dile getiren Mine, “Mücadele biterse hiçbir şeye ulaşamayız. Hükümet zaten kadınların arkasında değil. Durum böyle olunca fabrikalarda yaşadığımız taciz de erkekler tarafından meşrulaştırılıyor. Buradaki en ufak ücret sorunumuz bile aslında hükümetin bize vermediği ya da vermiş gibi yaptığı haklardan kaynaklı. 25 Kasım ve 8 Mart gibi günler kadınlar için hayati bir önem taşıyor. Her kadın kendi talepleri ile sokakta olmalı. Kadına yönelik her şey artık normalleştirildi. Ama bu ülkede normalleştirilmemesi gereken en büyük şey bu. Tüm kadınlar artık bu sorunun kendi yaşam hakkını elinden alabilme ihtimali olduğunu bilerek sokakta olmalı” dedi.
Fotoğraf: Evrensel
İlgili haberler
Digel Tekstil’de şiddet ve taciz raporu: Sistemin normali mücadelenin gerekçesi
‘Şiddet, daha çok çalışma, daha çok üretim için baskı aracına dönüşür; bu sistemin devamlılığını sağlayan en önemli araçlardan biri haline gelir. Digel’de olanlar da esas olarak budur.’
İnsanca çalışma koşulları için direnen DİGEL Tekstil işçisi kadınlar anlatıyor: 'Su içmek bile lükstü'
Sendikalı oldukları için Kod 49 ile işten çıkarıldılar. DİGEL Tekstil işçileri, insani çalışma koşulları ve temel hakları için direniyor. DİGEL Tekstil işçisi kadınlar Ekmek ve Gül'e konuştu.
DİGEL Tekstil'de kadınlara sistematik tacize karşı ortak mücadele kararı
Çok sayıda sendika, siyasi parti, kadın ve meslek örgütü; Digel Tekstil'de kadın işçilere yönelik sistematik taciz, baskı ve mobbinge karşı ortak mücadele kararı aldı.
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN

























