‘En azından kendi okulumuzda fiziksel şiddete karşı güvenli bir alan oluşturmak, yalnız olmadığımızı hissettirmek gerekiyor. Yaşadıklarımızın ortaklaştığını herkese göstermemiz gerekiyor.’

Depremin üzerinden iki yıl geçmesine rağmen Malatya’da hâlâ barınma, hijyen, sağlık, eğitim gibi haklara erişimdeki sorunlar sürüyor.

Bugün de Japon kadınlar açısından hayat halen çok zor. Dünya Ekonomik Forumu’nun 2018 Dünya Cinsiyet Uçurumu Raporu’na göre 149 ülke içinde Japonya 110'uncu sırada yer alıyor.

Okullarda sözleşmeli çalışan personeller yaz tatili gelince işsiz kalıyor. Bir sonraki dönem işlerine geri dönüp dönemeyecekleri belirsiz. Gelin, bu işin derdini, çekenden dinleyelim...

Yıllarca kahrını çekip, eziyet görüp bir de o kocalara çocuk veriyoruz. Boyun eğip eziyet çekmeye devam mı edelim! O kadar eziyetin üstüne bir de çocuklarla ortada kalmışız, nafaka gözünüze mi battı?

Malatya’da eski, toprak evlerden birinde hayatın tüm yükünü henüz gencecikken omuzlarına almaya başlamış Zeliha var. Zeliha daha 19 yaşındayken evlenip yerleşiyor bu iki katlı toprak eve.

Bunlar da bizim yeni yıl dileklerimiz: ‘Kocamın maaşına zam, para olursa evde huzur da olur. Zamsız bir yıl. Umarım çocuklar bir şey istemez diye kaygılanmadığım bir sabaha uyanmak...’

Türkiye’nin ilk organik tarım fabrikası Işık Tarım’da çalışan işçi kadınlardan çalışma koşullarını anlatıyor…

Senaryodan, kostüme, dekora her şeyi kadınlar, kendi bütçeleriyle yapıyor. Kendi yazdıklarını oynuyor, kadınların gündelik yaşamlarını sorguluyorlar: İşte Öteyüz’ün kadınları!

Sunucu; küçük kız çocuğunu soruya hazırlamak için soruyor: “Sence develer pantolon giyer mi?” diye. Çocuk da “Hayır develer pantolon giymez ama sadece erkekler giyer” diye cevap veriyor.

Yoksullaşmayı, vergi yükünü artırmaya dönük önümüze konan bu politikaların kadınlar için de özel sonuçları olacak. Neler mi, buyurun…

Bir araya gelip neler yapabiliriz diye konuşacağız yine. Biz kadınlar istersek her şeyi yapabiliriz. Her şeyin bizim elimiz olduğuna inanıyorum, mücadelemizle değişebileceğine…

Hakkari Yüksekova’dan İstanbul’a uzanan bir yaşam Lorin’inki. Hem açık öğretimde okuyup hem de tekstil işçiliği yapan 25 yaşındaki Lorin, insanın sömürülmediği bir dünya istiyor.

‘İlaç gibi gelmişti bize bu buluşmalar. Bir sonraki buluşmayı iple çekiyoruz hepimiz. Daha nice kitap kokulu, kahve kokulu sohbetlere...’

‘İktidarın, mücadele edebileceğimiz alanları yok etmeye yönelik hamleleri de sürüyor. Bu baskılara rağmen biz kadınlar her alanda mücadelemizi sürdürüyoruz.’

‘Biz bunca şeyi düşünerek yaşamaya çalışırken evine temizliğe gittiğim kadınların ise daha ekmeğin, peynirin fiyatından haberleri yok.’

İşçi sınıfı ırmağının yönünü belirleyen, her koldan onu besleyerek gürül gürül akmasını sağlayan o “birkaç yüz” kadronun yaptığına örnektir Nataşa’nın yaptıkları.

Medya failin neden yargılanmadığını, hâlâ konuşacak cesareti nereden aldığını, ülkenin her yerinin Bergen’lerle dolu olduğunu, yıllardır adalet sisteminin neden işlemediğini sorgulamıyor.

Alibeyköy'de kadınların aklına bir fikir gelmiş. 100 kadınla 10 soruda referanduma dair anket yapmak. İşte sonuçlar...

Bir hemşire, çalıştığı hastanesinin acil servisinde yaşadıkları üzerinden sağlıkta şiddetin nasıl çözümsüzleştirildiğini anlatıyor.

Editörden