İstanbul’da Zafer Mahallesi’nin arka sokakları bina altlarına sıralanmış atölyelerle, bu atölyeler de parça başına çalışan mahalleli kadınlarla dolu. Atölye önleri de çocuklarla…

İşçi kadınların fabrikada yaptığı referandum sohbetinden: “13 yaşında tecavüze uğramış kız çocuklarını tecavüzcüsüyle evlendirmek isteyen bu hükümet, bu kadar yetkiyi aldığında neler yapmaz!”

Keçiören’den liselilerle İstanbul Sözleşmesi’nden bir gece yarısı kararı ile çıkmanın ne anlama geldiğini konuşmak için buluşuyoruz, konu elbette günlük hayattaki eşitsizliklere geliyor...

Muktedirlere her şey serbest bizlere her şey yasak! İşçi emekçi sınıfının mücadele günü olan 1 Mayıs yasak ama çalışırken ölmek serbest…

Hayatın nefes alınamaz hale gelmesine, “bir sonraki ben olabilirim” kaygısı artıyor olmasına rağmen genç kadınlar üzerindeki umutsuz hava kolayca dağılabiliyor.

Biz kadınlar irili ufaklı kazanımlarla taçlandırdığımız eşitlik mücadelesinden bir adım bile geri durmadık. Soy isim değişikliği ise bizim için bir yeni gelişmedir.

İktidara duyulan güvensizlik, çelişkili açıklamalar, halka şeffaf bilgi verilmemesi aşıya güveni azaltıyor. Aşıya erişimin eşit olmaması sorunları büyütüyor. Talebimiz net; açık bilgi, ücretsiz aşı!

Son dönemde sıkça dergilerde, yayınlarda da yer verilen, geleneksel çalışma yöntemlerinin karşısında bir model olarak tasvir edilen güvenceli esneklik kavramı ne ifade ediyor?

Daha ne yapabiliriz ya ne yapılmalı? Bu soruları Temelli/ Başkent Organize sanayi bölgesinde bir metal fabrikasında çalışan kadınlar ile konuştuk.

Karanlık sokaklar işçi kadınlar için güvensizlik yaratıyor, kadınlar arkalarına bakmadan yürümek istiyor.

‘Hiç dikkatinizi çekti mi bilmiyorum. Otellerin çoğu dışarıdan bakıldığında şaşalı, modern. Sanki başka ülkedeymişsin gibi. Ama içine girdiğinde maalesef her şey bambaşka.’

Bugün İsrail- Filistin arasında olan savaşlara hayır demek için toplandık, günler öncesinden duyurular yapıldı, sağır sultan duydu bu duyuruları ama öğretmenlerin yüzde 95’i duymadı.

Gençlere ‘çıkın gezin’ demek kolay. Ancak bu maddi yükünü kim sağlayacak?

Mohsin Hamid’in Batı Çıkışı’ndaki ana karakter Nadia gerçekten özgürleşebilmiş bir mücadele kadını mı yoksa, yazarın belki de niyetten bağımsız radikalleştirdiği bir kadın mı?

‘Yanımda kredi kartım olmayınca kendimi neredeyse yoksul hissediyorum ben. Sanal olarak da harcama limitimiz kadar zenginiz oradan bakarsanız.’

Sanırım bu süreçte bizi en çok değiştiren şey, yıllardır mülteci öğrencilerle çalıştığımız halde aslında bu konuda çok da yeterli bilgiye sahip olmadığımız gerçeğiyle karşılaşmaktı.

Meksika’dan Ürdün’e Sudan’dan ABD’ye kadınlar şiddete, kadın cinayetlerine, ağır çalışma koşullarına, tükenmişliğe, geçim sıkıntısına karşı sokaktaydı.

Hizmet edebilecek bir makama gelmiş hemcinslerimizin kusurunu bulmaya değil, varsa eğer yapıcı eleştirilerimizi iletip destek olmaya çalışmalıyız. Bu anlamda bir “kadın eli” değmeli dünyamıza.

Sovyetler öğretiyor. Sovyetler’ de gördüğümüz yaşam, bugün sürdürdüğümüz bir öğün ücretsiz, sağlıklı yemek kampanyasına yansıyor.

Mesleğe başladığı andan itibaren neymiş hemşirelerin yaşadıkları, pandemide ‘kahraman’ ilan edilenlere reva görülenler, onları başka ülkelere göçe zorlayan koşullar... Genç bir hemşire anlatıyor…

Editörden